Cinsel İstismar Önergesi ve Güncel
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin bir anda gündemine oturan ve “tecavüz yasası” olarak anılmaya başlanan, ‘çocuğa cinsel istismar’ önergesi, “Tecavüzcüler affediliyor. Düzenlemeyi çekin” çağrısı ile Muhalefet, kadın dernekleri ve halk tarafından büyük bir tepki toplarken, hükümet yetkilileri tecavüzcülerin yararlanamayacağını ifade ettiler. Hukukçular ise mağdur için yaşta alt sınır konulmamasının, Medeni Kanun’daki 17 yaşın altına getirilen evlilik yasağına rağmen 11-12 yaşındaki kız çocuklarıyla birlikte olanlara bile evlenme ile tahliye yolu açacağını savundular. Ancak, önerge geri çekildi ve yasalaşmadı.
Halk arasında hala etkileri süren “Cinsel İstismar ve Tecavüz Yasası” ile ilgili biz de bir hukukçunun görüşlerini alalım istedik ve Avukat Koray Şentürk’ün görüşlerine başvurduk.
Türkiye Hukuk Devleti olarak nerededir? Yargı Baskı altında mı? ve Başkanlık Sistemi ile ilgili sorularımızı da yanıtlayan Avukat Koray Şentürk, 1970 Lüleburgaz doğumlu, evli ve bir kız çocuğu babası.. 2004 yılından beri siyasetin içinde, 2 dönem Belediye Meclis Üyeliği, 6 dönem Encümen üyeliği yaptı. 2014 yerel seçimlerinde Belediye Başkanlığı için aday adayı oldu. Av. Murat Dündar, Av. Mümün Neşetoğlu ve 8 personel olmak üzere 11 kişiden oluşan Şentürk&Dündar Avukatlık Bürosu’nda hizmet veriyor.
Son anda meclisten geçemeyen ve hem ulusal hem de uluslararası platformlarda pek çok alanda tepki çeken “cinsel istismar ve tecavüz yasası” ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’na geçici madde eklenmesi amacıyla AKP’li bazı milletvekilleri tarafından önerge verildi. Bu önerge mağdur ile failin evlenmesi halinde fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesine imkan veren düzenlemeye ilişkindi.
Bu önergenin yasa tasarısına girmesi ve TBMM tarafından kabul edilmesi halinde; cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16 Kasım 2016’ya kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda CMK’deki koşullara bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmişse cezanın infazının ertelenmesine karar verilecekti. Bu konu ile ilgili hukukçulardan, siyasilerden ve toplumun birçok kesiminden çeşitli tepkiler geldi. Öte yandan Başbakan, Adalet Bakanı bunun asla böyle algılanmaması gerektiği, amaçlarının toplumsal bir sorunun çözümü yönünde adım atmak olduğu yönünde beyanda bulundular.
O’nlara göre bu toplumsal neydi? Küçüklerin erken yaşta evlenmeleri… Bu şekilde 3 bin ailenin olduğundan söz edildi. Hatta dediler ki biz o yüzden “..cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın..” ibaresini kullanarak bu evlilikleri kastettik.
Ancak bunun yanında ciddi potlar da kırmadılar değil. Dediler ki;
• “yaşı tutmayan, erken yaşta evlenenler var bilmiyorlar yasaları” (yasayı bilmemek hukuki ya da cezai sorumluluğu ne zamandan beri ortadan kaldırıyor?)
• ”bu cezaların varlığından dahi haberdar değillerdi”
• “küçüğün rızası” “çocuğun kendi iradesiyle karar alabileceği” (adı üstünde küçük, ehliyeti, temyiz kudreti yok, rızası ya da iradesi nasıl olabilir?)
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün… Bakın bu bir örtülü af girişimiydi. Yüzlerce binlerce hükümlü dışarıya çıkacaktı. Siz böyle bir af getirdiğinizde cezayı caydırıcı halden çıkarıyor suçu teşvik edici hale getiriyorsunuz. Çünkü böyle bir düzenleme kabul edilse sadece mevcut suçlular bundan yararlanmayacak, bu suçu ileride işleyecek kişiler de ağır cezalar aldıklarında Anayasa Mahkemesine gidilecek, eşitlik ilkesi gereğince AYM teşmil kararı uygulayacak. Bu alışkanlık haline, yasal düzenleme haline gelecektir ve bu suçları işlemeyi hedefleyenleri de cesaretlendirir.
Oysa ki 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk ceza Kanunu özellikle çocuk ve kadını üst seviyede koruma altına alacak düzenlemelere yer vermiştir. Esasında kanun koyucu; cinsel dokunulmazlık, çocukların ve kadınların korunması konusunda doğru olanı yapmış, suç ve ceza siyaseti bakımından toplum düzenini de yönlendirmeye elverişli kılan yeni bir düzenlemeye imza atmıştır. Şimdi cinsel dokunulmazlığa koruma getiren bu düzenlemeden geri dönülmemelidir. Cinsel saldırı ve cinsel istismar suçlarına karşı özellikle kadın ve çocukların korunması gerektiği ve bu suçların işlenmesi ile ilgili son zamanlarda gerçekleşen, istatistiklere de yansıyan %400’lük artışın da çocukların ve kadınların özel yasal korumaya ihtiyaçları bulunduğunu tartışmasız ortaya koyduğu nettir.
Kanunun genel ruhu böyle iken buna aykırı hareket etmek ise bir başka tartışma konusudur.Sadece TCK değil, Anayasada da bu düzenlenmiştir. “Ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41/4 maddesinde; “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.” denilerek, devletin çocukları koruma konusundaki yükümlülüğü kabul edilmiştir.
Bakın bu önergenin amacı sözüm ona bir takım evlilikleri kurtarmaktır. Bu evlilikleri kim yapmış? 15 yaşından küçük çocuklar.. Bu çocuklar Adalet Bakanı’nın deyimiyle rızalarıyla, iradeleriyle cinsel ilişkiye girmişler (!) Aileler zorlamış, gelenekler zorlamış, töre zorlamış diyen yok.
Bu çocuklar evlilik müessesesinin taraflarından biri olamazlar, adı üstünde çocuk bunlar, 15 yaşından küçük çocuklar. Bu çocukların yeri okuldur. Bu çocukların yeri kocalarının yanı değil, sınıf arkadaşlarının yanıdır. Bir yandan 4+4+4 yani 12 yıllık zorunlu eğitimden söz edeceksin, diğer yandan çocukların küçük yaşlarda evlenmelerine çanak tutacak, teşvik edecek düzenlemelere yer vereceksin !
Türkiye hukuk devleti açısından nerededir? Yargı baskı altında mı sizce?
Hukuk devleti en basit tanımıyla devletin en üst merciinde bulunan kişinin dahi hukuk kurallarına tabi olduğu aynı zamanda hukuki güvence altında olduğu devlettir. Bakın yasalara kurallara uyan sade vatandaşın bir tek güvencesi vardır. Hukuk ve Adalet! Bu vatandaşlar bilirler ki Hukuk Devletinde yasalara uydukları sürece hiçbir keyfi uygulama onları rahatsız edemez, çünkü hukukun, adaletin koruması, güvencesi altındadırlar. Bu güvence herkes için gereklidir. Çünkü adalet bir gün gelir herkese lazım olur.
Adaletin kişilere güven duygusunu verebilmesi için de bağımsız yargıya ihtiyaç vardır. Bir hukuk devletindeki en önemli unsur, olmazsa olmaz olan bağımsız yargıdır. İşte bu anlamda Türkiye’de çok ciddi sıkıntılar vardır. Siyasi baskı Yargıyı bağımsız olmaktan uzaklaştırmaktadır. Bağımsız yargının yapısıyla, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısıyla, işleyişiyle her fırsatta oynanmaktadır. Yeniden dizayn denemeleri her defasında Adalete güven duygusunu zedelemekte, Türkiye’yi hukuk devleti olmaktan uzaklaştırmaktadır. Bu aslında sayfalarca başlı başına işlenmesi gereken bir konudur.
Başkanlık sistemiyle ilgili neler söyleyeceksiniz..
Parlementer sistemden Başkanlık sistemine geçen hiçbir ülke olmadığını biliyordum, Zira Hukuk Fakültesi eğitimi sırasında da bize böyle bir örnek ülkeden bahsettiklerini hatırlamıyorum. Yine de küçük bir araştırma yapayım dediğimde bunu yapan 3 ülke olduğunu gördüm. Adlarını duysak da hiçbir fikir sahibi olmadığımız üç ülke; Zimbabve, Gana ve Malavi’ sanırım başka bir yorumda bulunmama gerek yok!
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Mensubu bulunduğum CHP’nin yerelde iktidarda olmasından her zaman gurur duydum. Birikimlerimizi, görgümüzü, becerilerimizi, aklımızı içinde yaşadığımız bu kente aktarmak, bu kentle paylaşmak bana her zaman keyif vermiştir, gelecekte de mutlaka verecektir. Barış dolu, yüzlerden gülümseyişin eksik olmadığı bir yıl diliyorum.