Miras hukuku, gerçek kişilerin ölümlerinden sonra malları üzerinde yapmak istedikleri ölüme bağlı tasarrufları ve ölümleri, gaipliğine karar verilmesi veya ölüm karinesinin varlığı halinde mirasa konu mallarının (terekenin) yasal mirasçılar ve diğer mirasçılar arasında ne şekilde paylaştırılacağını, borçlarının nasıl ve hangi sırayla ödeneceğini inceleyen bir özel hukuk dalıdır. Miras hukukuna ilişkin hükümler Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Tereke miras bırakanın malvarlığına dahil olan ve mirasçılara geçen hak ve borçları kapsar. Yasal mirasçılar, kanun koyucunun tayin ettiği mirasçılar olup mirasçılık sıfatı miras bırakının iradesinden değil kanun koyucunun iradesinden kaynaklanır. Bunun yanı sıra ölüme bağlı tasarruf (vasiyetname, miras sözleşmesi) sonucu atanmış mirasçılar da tereke üzerinde hak sahibi olurlar.
Ölüme bağlı bir tasarruf olmaksızın mirasın geçmesi halinde sadece yasal mirasçılar mirasa hak kazanırlar ve yasal mirasçılar kanunda kendileri için öngörülen paylara sahip olurlar. Eş ve yasal mirasçının olmaması halinde ise devlet mirası kazanır. Ölüme bağlı bir tasarrufla mirasın geçmesi halinde saklı paylı mirasçıların saklı payına dokunulamaz.
Terekenin tasfiyesi için öncelikle murisin mirasçılarının belirlenmesi gerekmektedir. Mirasçılık belgesi noter vasıtasıyla alınabileceği gibi Sulh Hukuk Mahkemesinde açılacak dava neticesinde de alınabilir. Ayrıca ölüme bağlı tasarruflardan olan vasiyetname ve miras sözleşmesi ile de mirasçı atanabilmektedir. Ölüme balı tasarruflar ile mirasçı atamanın yanı sıra mirasın nasıl paylaşılacağı da belirlenebilmektedir.
Ancak ölüme bağlı tasarrufta bulunabilmenin belirli şartları bulunmaktadır. Vasiyetname düzenleyecek kişi 15 yaşını doldurmuş ve ayırt etme gücüne sahip olmalıdır. Miras sözleşmesi yapacak kişinin ise ergin olması, ayırt etme gücüne sahip olması ve kısıtlı olmaması aranır. Herhangi bir vasiyetname veya miras sözleşmesi bulunmaması durumunda tereke Türk Medeni Kanunundaki hükümlere göre paylaştırılır.
Kimi zaman aile içi çekişme ve geçimsizlikler nedeniyle yasal mirasçıları kısmen ya da tamamen tereke dışı bırakma iradesi ile yapılan işlemler sonucu murisin terekesinin mirasçılar arasında eşit ve hakkaniyete uygun paylaşılmasının önüne geçilebilmektedir. Bu durumda kanunun öngördüğü davalar ile terekenin eşit ve hakkaniyete uygun olarak paylaşılması sağlanmaktadır.
Miras bırakanın tasarruf özgürlüğünü aşması ile saklı payına tecavüz edilen mirasçının tenkis davası açması üzerine saklı paylı mirasçı payını alıncaya kadar, yapılan ölüme bağlı tasarruflarda indirmeye gidilir.
Murisin yasal mirasçılarını, terekesinden mahrum bırakmak amacıyla, gerçeğe aykırı şekilde muvazzalı olarak yaptığı devir işlemleri de yasal mirasçıların kanundan doğan haklarına kavuşmalarına engel olmaktadır. Bu durumda miras hakkından mahrum kalan mirasçı muris muvazaası davası açabilmektedir. Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen her mirasçı bu davayı açabilecek ve muvazaayı her türlü delil ile ispatlayabilecektir. Muris muvazaası davası, miras bırakanın ölümünden sonra açılabilecek olup dava, zamanaşımı veya herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir.
Şentürk&Dündar Avukatlık Bürosu olarak gerek ölüme bağlı tasarruflar konusunda miras bırakana gerekse yasal hakları konusunda mirasçılara gerekli hukuki destek ve danışmanlık verilmesi, terekenin tasfiyesi konusunda yasal sürecin işletilmesi, miras konusunda çıkan ihtilafların çözülmesi gibi miras hukukunun kapsadığı tüm konularda müvekkillerimize hizmet vermekteyiz.